(SOSYAL FOBİ)

Gözlerinizi kısa bir anlığına kapatın ve kalabalık bir ortam hayal edin. İnsanlar kendi hallerinde muhabbet ediyorlar, yemek yiyorlar, kahvelerini yudumlarken gazetelerini ya da kitaplarını okuyorlar. Bu şekilde kendi yaptıklarına dalmış durumdalar. Ta ki siz o ortama girene kadar.. Siz girdiniz ve bütün herkesin gözleri size çevrildi, herkes size bakıyor. Eliniz ayağınıza dolaştı.. Aman Allah’ım ne yapacaksınız şimdi?

İşte sosyal fobisi olan bireyler her kalabalık ortama girdiklerinde kendilerini bu durum içinde bulurlar. Herkes aslında kendi halinde oturuyorken sosyal fobisi olanlar, herkesin kendisine baktığını düşünüp bu bakışlardan kaçmak için yer yarılsa da yerin dibine girse de kimse onlara bu şekilde bakmasa gibi hissederler.

Aslına baktığınızda, toplum karşısında konuşmak sosyal fobisi olmayanlar için bile kaygı verici olabilir. Peki ne zaman bu bir bozukluk haline dönüşür;

  • Başkaları tarafından değerlendirilebilecek olduğunuz bir ya da birden çok toplumsal durumda belirgin bir korku ya da kaygı duyuyorsanız,
  • Olumsuz olarak değerlendirilebilecek bir biçimde davranmaktan ya da kaygı duyduğunuza ilişkin belirtiler göstermekten korkuyorsanız,
  • Toplumsal durumlar, neredeyse her zaman, korku ya da kaygı duymanıza neden oluyorsa,
  • Toplumsal durumlardan kaçınıyor ya da yoğun bir korku ya da kaygı ile bunlara katlanıyorsanız,
  • Toplumsal durumlara bağlı korkunuz, kaygınız ya da kaçınmanız en az altı aydır devam ediyorsa.

Daha yalın bir dille, sosyal fobi, insanlar tarafından eleştirilme korkusudur. İnsanlar tarafından beğenilmeme, olumsuz değerlendirilme, onaylanmama, reddedilme korkusu ve kaygısı baskındır. Bu durum sosyal fobisi olanların iş hayatını, okul hayatını, sosyal hayatını, özel hayatını,..vb. gibi oldukça kısıtlayıcı hale getirir. İş yerinde ve okulda performans kaygısı yaşarlar. Toplum önünde konuşmak çekilmez bir çile haline gelir ve korku ve kaygılarından dolayı gerçek performanslarını sergileyemezler.

“Rezil olacağım.”

“Herkes bana gülecek.”

“Bir daha insan içine çıkamayacağım.”

“Ya benimle alay ederlerse..?”

Bu tarz düşünceler sosyal fobisi olanlarda oldukça yaygındır. Özellikle kaygılı oldukları anda, vücutlarına daha çok odaklanırlar. Yüzleri kızarır, terlemeye başlarlar, elleri ayaklarına dolaşır,.. gibi gibi. Bu bedensel belirtileri fark ettiklerinde de insanların bu durumu görüp anlayacaklarını ve aptal konumuna düşeceklerini düşünüp daha çok kaygılanmaya başlarlar.

Korkulan sonucun gerçekleşmemesi adına baş etme stratejileri geliştirirler.  Toplum önünde konuşmaktan ve sunum yapmaktan kaçınırlar, insanlarla iletişim kurmaktan kaçınırlar, yanlarına güvendikleri birilerini alırlar, dikkat çekmemek ve fark edilmemek için sessiz kalmayı tercih ederler, kendi düşüncelerine zıt olsa dahi sırf insanlar tarafından eleştirilmemek ve onaylanmak adına onların fikrine uyum sağlarlar. Bu çözümler kısa vadede işe yarar, çünkü o an için kaygılarının ve korkularının hafiflemesini sağlar. Ama uzun vadede baktığımızda, bir sonraki sosyal durumda bu korkular ve kaygılar tekrar belirir, bu şekilde de kısır döngü gibi devam eder. Yani kısa vadede bu baş etme stratejileri işe yararken, uzun vadede aslında bu sıkıntılardan hiç kurtulamamamıza ve hayatımızın daha kısıtlanmış hale gelmesine neden olur. Bir yerden bu kısır döngüyü kırmak gerekir. Kendi başınıza bu baş etme stratejilerinizi belirleyip korku ve kaygılarınızın dinmesini sağlayan ne varsa onları yapmaktan kaçının ve korkularınızın üzerine gidin. Başta çok kaygı verici olabilir ancak kaygının bir süre sonra kendiliğinden ineceğini fark edeceksiniz. Bunu tek başınıza yapmakta zorlanıyorsanız bu konuda uzman birinden destek alın.

TEDAVİSİ

Bilişsel Davranışçı Terapi, toplumsal kaygı bozukluğu üzerinde oldukça etkili bir yöntemdir.

Öncelikle bireyin kaçındığı, korktuğu, kaygılandığı sosyal durumlar saptanır. Sosyal beceriler ve girişkenlik becerileri üzerinde çalışmalar yapılır.

Amaç kaygıyı tamamen yok etmek değildir. Hafif düzeyde kaygı bizim için işlevsel sayılır. Neden mi? Çok kaygının çok hata yapmaya sebebiyet verdiği gibi hiç kaygının olmaması da rahatlığın verdiği durumdan dolayı da birçok hata yapmamıza neden olur. Karşıdan karşıya geçen birinin düşünün, o kadar rahat ki sağına, soluna bakma gereksinimi bile duymaz, direk geçmeye çalışır ve arabanın çarpmasına sebebiyet verir. Aynı şekilde sunum yapacak birisi hiç kaygısı olmadan güzel bir sunum hazırlamaya çalışır mı? O kadar rahat ki, olsa da olur olmasa da, dünyanın sonu mu gelmiş hazırlanmadıysa da.. İşte bu sebeple amacımız, kaygıyı hafif düzeye yani bizim için işlevsel düzeye indirmektir.

Sosyal durumlarda meydana gelen kaygı ve korkuya neden olan “Aptal durumuna düşeceğim.”, “Herkes benimle alay edecek.” Gibi düşünceler üzerinde değerlendirmeler yapılarak bilişsel yeniden yapılandırma yapılır ve daha gerçekçi, işlevsel düşüncelere dönüştürülmesi için üzerinde çalışılır. Aynı zamanda sosyal fobiyi aşmak için, hafif düzeyde kaygı yaratan durumdan çok kaygı yaratan duruma doğru aşamalı olarak maruz bırakma yöntemi kullanılır. Terapi sonunda, kişinin çok kaygı yaratan durumun eskisi kadar kaygı yaratmadığını keşfetmesi ve sonraki sosyal durumlarda baş etme stratejilerine ve terapiste ihtiyaç duymadan kendi başına baş edebilmesi sağlanır.